son zamanlarda kendime çok güzel hayaller edindim.
mesela nemli rutubetli bir ev,ortada bir yatak,üstünde basit beyaz bir çarşaf.küçücük bi balkonu var..kapıdan çıkar çıkmaz eyfel göz kırpıyor sana.güneş batarken sardunyaları suluyorsun.aşağıdan geçen hoş çocuk sana en sevdiğin şarkıyı söylüyor.
ya da bir gökdelenin en tepesinde..her yer cam.alabildiğine görüyorsun şehri.Chrysler Building'in camlarından yansıyan güneş gözünü acıtıyor mesela ama inatla baştan aşağı süzüyorsun o beton yığınını(nasıl olur da böyle bir isim takarım o şahesere peki?)..sokağa adımını atar atmaz sağlı sollu dükkanlar,eline kahveni alıp dolaşmaya başlıyorsun..seni tutan hiçbirşey yok.
ya da ispanya'da bir arka sokaktasın.merdivenleri ufak ufak çıkıp kapıyı açıyorsun.hemen dışarı bir sandalye atıp ortalıkta top oynayan çocukları izliyorsun gün biterken.arkada da
bu çalsın mümkünse..
basit gibi değil mi? ben de öyle olduğuna inandırıyorum kendimi şu aralar.
durun dahası da var.
şimdi alsam sırt çantamı(ben mi sığıcam o çantaya?!) havaalanında karar versem gideceğim yere..orda hiç bilmediğim otellerde kalıp,hiç bilmediğim insanlara adres sorsam.daha önce adını duymadığım yemekler yesem hayat değişirdi bence.
hayat değişirdi bence.
hayat değişirdi bence.
kim bilir.
şimdi bir de realist olalım.küçücük bir hayalim olsun.
yanıma sevdiğim insanları alayım..içi ekose örtülü hasır sepetimizi dolduralım.bir yerlere pikniğe gidelim.hava sıcak olmasın,hafiften essin,herkes gülsün,eğlensin.plastik topla voleybol oynayalım.ip atlamaya çalışalım.çok şey değil bunlar.küçücük bir hayal işte.
gerçek olsa hayat değişirdi bence.