evvet,herkese tekrar selamlar.efenim takip edenler bilirler Haziran ayında bloga Burakbey Kazanoğlu'nu konuk edip Madonna'nın İstanbul konserini her ayrıntısına kadar incelemiştik.şimdi başka bi konuk yazarla Lady GaGa'nın Köln konserini inceliyoruz.konuk yazarımız Can Uzun,azılı bi "little monster" olmasa da etrafımdaki en büyük GaGa fanlarından biridir ki farkındaysanız kendisi sırf GaGa için Köln'lere kadar gitti ve ricamı kırmayıp her dakikasını nefesini tutarak izlediği konseri sizler için yazdı.e lafı daha fazla uzatmayayım sizi Can'la baş başa bırakayım.keyifli okumalar!
-Can'ın cümleleri buradan itibaren devreye giriyor-
Uzun süredir gitmek istediğim, Bulgaristan'a, Romanya'ya bile gidip; Türk organizatörlerin bir türlü Türkiye'ye getiremediği Lady Gaga-Born This Way Ball'a sonunda Almanya-Köln'de gittim. Her albümü internete sızar sızmaz indirip, aylarca sıkılmadan üst üste dinlediğim şarkılarıyla, kendine has tarzıyla ve tatlı kişiliğiyle zaten gönlümü fetheden bu kadın, bu konserle birlikte hem bendeki yerini hem de pop kültüründeki yerini bir kez daha sağlama aldığını gösterdi. Neyse uzatmadan konseri anlatayım.
Saat 17:30 gibi Lanxess Arena'ya girdik. Gaga t-shirt'ü alalım, yemek yiyelim derken bi baktık "Lady Starlight"'ı neredeyse kaçırmışız, Gaga'nın çook eski arkadaşı diye girmiş heralde çünkü bu kadar rezil bir show olamaz diye diye izledik geri kalan yarısını. Daha sonra sahneye "The Darkness" çıktı, havaya girdik.
Ön gruplardan sonra sahne karaltıldı. 15.000 kişi çığlık çığlığa tabi. Derken perde indi ve Mother G.O.A.T'un kalesi karşımıza çıktı. Fotoğraflarda çok minik gözüküyordu fakat baya büyüktü.
İlk şarkı olan "Highway Unicorn" başladı çalmaya. Gaga sahneye atın tepesinde çıktı. Ve arkasında G.O.A.T (Government Owned By Alien Territory) bayrağı taşıyan dansçılarıyla. Ardından "Government Hooker" başladı. Uzaylı kostümüyle kalenin kapısında masada oturan adamı baştan çıkarıp şarkı sonunda öldürdü (Adeta Basic Instict'teki bir Sharon Stone edasıyla) ve kaleye girdi bu şekilde. Ardından kale hareketlenmeye başladı ve içinden kocaman bir göbek ve bacaklar çıktı. Gaga little monster'larını doğuruyordu. Ve tabi ki "Born This Way" başladı, en iyi performanslardan biriydi.
Born This Way'den sonra "Black Jesus + Amen Fashion" söyledi podyumda yürüye yürüye bir şal alıp omzuna. Sonra korku tüneli havasında ses efektleri ve ışıklandırmalarla "Bloody Mary" başladı. Hayalet kostümleri vardı Gaga ve dansçılarının. Bence bu güzelim şarkı daha iyi bir performans hakediyordu. Ve yine Mother GOAT belirdi yine ekranda. Born This Way klibinin başındaki manifestoyu seslendirdi. Sesi kesilir kesilmez "Oooooooo" diye başladı, Gaga'nın en büyük hiti. Herkes ayağa kalkıp "Ra Ra Roma ma ma Gaga ooh la la want your Bad Romance" söyledi hep bir ağızdan. Hemen arkasından "Judas"ı söyledi. Ve ilk set bitmiş oldu.
2. sette kalenin pencereleri açıldı, siyah-beyaz çizgili duvarlı, pembe koltuklu, Gaga'nın ARTPOP tabloları asılı bir oda çıktı karşımıza. Gaga da pembe origamiyi andıran bir elbise ve pembe kürkle çıktı karşımıza. Normalde hiç sevmediğim ama canlı performansına bayıldığım "Fashion Of His Love"'ı söyledi. Sonra hitlere bir başladı durmak bilmedi. "Just Dance", "Lovegame" ve "Telephone" söyledi arka arkaya. Telephone'dan önce de kısacık Almanca Cabaret'ten "Wilkommen" adlı bi şarkı söyledi.
Sonra yine Mother GOAT çıktı. Onun konuşmaları ve klise çanları eşliğinde yeni bir şarkıya geçiyorduk. Motorsiklet sesleri geldi. Ve Gaga motorsiklet kılığında geldi sahneye. Aynı Born This Way albümünün kapağındaki gibi. "Heavy Metal Lover"'ı ve "Bad Kids"'i seslendirdi. Ardından sahnenin önüne oturup monster'ların ona attığı hediyeleri açıp, sohbet etti.
Motorsikletini piyanoya dönüştürüp hemen klasik bir Lady Gaga anına geçiş yaptık. Piyanonun başına geçti önce akustik versiyonu ile "Hair"'i, sonra yeni şarkısı "Princess Die"'ı ve son olarak "Yoü&I"'ı söyledi. Konserin en harika bölümüydü diyebilirim. Sadece bir popstardan ibaret olmaktan çok daha öte olduğunu tekrar gördüm.
Sonra sahne rengarenk ışıklandırmalarıyla en güzel halini aldı. "Electric Chapel" elektro gitarlı introsu ile başladı çalmaya. Ardından sahneden inerek kayboldu Gaga. Birkaç dakika aşağıda kaldı bu sürede biz latin rüzgarları estiren bir akustik gitar performansı ve evlenmeye çalışan eşcinsel bir çiftin dramını izledik. Gaga nerde kaldı derken birden et yığınları asılı kalenin içinden, etten elbisesiyle(bu seferki sahteydi) Gaga çıkıverdi karşımıza. "Americano", "Pokerface" ve etten koltuğu üzerinde silahlı büstiyeri ile "Alejandro" söyledi sırayla. Sonra dansçılarıyla sevişe sevişe indi sahnenin altına.
Sonra Mother GOAT çıktı tekrar. "Paparazzi"'yi söylemeye başladı, Gaga şarkının yarısında çıktı ve silahıyla Mother GOAT'ı öldürdü.
Veeee favori performansım "Scheiße". Almanya'da olmasının da heyecanıyla Gaga, Almanya kültüründen esinlenmiş olan, Almanca "bok" anlamına gelen bu şarkısına büyük bir gaz ile başladı. Kareografisi muhteşemdi, keşke klibini çekseymiş diye düşündürdü beni ama Gaga'nın parfümü "Fame"in reklamında "Scheiße" kullanılıyor, öyle avutalım artık kendimizi dedim.
"Scheiße"den sonra "The Edge Of Glory"nin önce akustiği sonra stüdyo versiyonunu söyledi.Tüm arena söyledi şarkıyı, harikaydı. Ve son olarak "Marry The Night"ı söyledi Monster Pit'ten rastgele seçtiği 3 fan ile. Şarkı bittikten sonra veda ederek backstage'e indi yanındaki 3 monster ile. Kıskandım tabi baya.
Konser her anıyla muhteşemdi diyebilirim. Marry The Night'ı ve Judas'ı kısa kesmesi kötü olmuş fakat geri kalan her şey harikaydı. 2,5 saat canlı söyledi, dansetti, hopladı zıpladı. 14 kez kıyafet değiştirdi, hep enerjikti ve seyirciyle teması harikaydı.
Lady Gaga'yı sevin ya da sevmeyin yaşanması gereken bir deneyim, keşke Türkiye'ye gelse.
-tüm fotoğrafların hakkı saklıdır,lütfen izinsiz kullanmayın-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder