evveeeeeet,günlerden yine bir "konuk yazar" günü...efenim bendeniz yaşadığım birtakım talihsiz hadiseler sebebiyle Rock'n Coke adına ilk şansımı kaybettim ve etkinliğe birçok sevdiğim isim olmasına rağmen katılamadım.ama gördüğünüz üzere hizmette sınır tanımıyoruz,festivali ayağınıza getiriyoruz öhöm.
öncelikle festivalin en hip,en beklenen,en çok konuşulan ismi olan Arctic Monkeys'in konserini(ve diğer konserlere dair birkaç ufak ayrıntıyı) aşşşşşırı duygusal bir fan olan(yazıyı okuyunca hak vereceksiniz) sevgili Deniz Zileli'den dinliyciğiz.
ilerleyen günlerde de bir aksilik olmazsa tüm festivalin analizini yine bu sayfadan okuyabileceksiniz.
hadi bakalım sahne Deniz'in(alkışlar,gülüşmeler?):
Her şey bir
okul günü başladı.İnternetten konser haberini aldığım an aklımdaki tek düşünce
bu konsere gidemezsem üzüntüden öleceğimdi.Zira yaklaşık 6 senedir Arctic
Monkeys şarkılarıyla yatıp kalkıp, Alex Turner’a karşı derin duygular
beslemekteyim.Antalya’da yaşamamdan,hâlâ 12. Sınıf olmamdan ötürü annemler izin
vermezse ‘alın size kapı gibi bilet,adios.’ diyebilmek için o günden itibaren
para biriktirmeye başladım.Konser biletimi aldıktan sonra hızımı alamayıp sahne
önü biletimi de alınca geriye sadece gün saymak kaldı.Sayılı gün çabuk geçer
hesabı bir de baktım İstanbul’dayım.
Hezarfen
Havaalanı özellikle karşıda oturanlar için resmen Türkiye’nin diğer ucu gibi
geliyor.Kombine bilet aldığımız için cumartesi sabah 13.30 gibi yola çıktık
fakat yoğunluğuyla insanın midesini bulandıran trafik yüzünden anca 17.00 gibi
konser alanında olabildik.Arctic Monkeys’den önce içinde Hurts’ün de bulunduğu
grupları dinledik.Arctic Monkeys sahne önü biletlerinin konserden 1 hafta önce
tükenmesini de göz önünde bulundurarak Hurts’ün bitmesine 15 dakika kala sahne
önüne gitmek üzere kalabalığı yararak çıktık.’Oley kimse yoktur şimdi,en önde
oluruz’ ümidiyle koşa oynaya ilerlerken sahne önündeki yaklaşık 1.5-2 metrelik
kuyruğu görünce hayal kırıklığına uğramadık değil.Yaklaşık 20 dakika beklemenin
ardından sahne önüne alındık.O kalabalığa rağmen 3. Sırada yerimi aldım (aldım
diyorum çünkü kötü bir arkadaş olduğum için arkadaşlarımı arka sıralarda
bırakıp en öne kadar ilerledim.).
Yaklaşık 20 dakika da orada bekledik.Gitarların
akorları,mikrofonların ayarları yapıldıktan sonra grubun az sonra sahneye
çıkacağının haberini veren müzik çalmaya başladı.Ardından sahnede tam 6 senedir
aşık olduğum,her hareketini yakından takip ettiğim,uğruna methiyeler dizdiğim
Alex ve grubu belirdi. Alex ışığın altında parıltılar saçan YSL ceketi ve
itinayla taranmış saçlarıyla gönlüme en derin yarayı açtı.Bu arada olur da beni
televizyonda falan görürseniz diye çirkin bir ayrıntıyı da belirtmem gerek,sahneye
çıktıkları an hüngür hüngür ağladım.
‘Do I Wanna
Know’la başlayıp ‘Brainstorm’la devam ettikleri,yeni albümden ‘Why’d You Only
Call Me When You’re High’la,muhtemelen duymadığınız ‘Arabella’yı söyledikleri
konserin setlist’i şu şekildeydi:
19.
Encore:
Arctic Monkeys’in sadece adını duyan insanların bile dayanamayıp
dinlediği ‘Do I Wanna Know’ herkes tarafından çığlıklar atarak söylendi.Bu
çoşkunun ardından İstanbul’u selamlayan Alex Turner,şarkılarına daha bir
keyifle devam etti.Sık sık ritim tutmamızı,ellerimizi havalandırmamızı istedi.Yine
ellerimizi bir o yana bir bu yana salladığımız sırada ön sıradaki beyleri
‘kalçaları da sallayın’ diyip,bunu bizzat uygulayacak kadar cesur olan Alex
kalplerimizi bir kez daha fethetti.Glastonbury performanslarını izleyenlerin
aşina olduğu,daima arka cebinde taşıdığı tarağıyla Wax’lı saçlarını taraması bu
konserde de tekrarlandı.
‘Dancing Shoes’u söylemeden önce sevgi ölçümü yaparcasına ‘Ladies’ diye
bağırması, ‘Are U Mine’dan önce ise ‘İstanbul,yes we are yours.’ demesiyle
bizlere bir kez daha kalp krizi geçirten Alex,gece boyunca aşık olunası
hareketlerine devam etti.Çok garibime giden bir ayrıntıyı belirtmek
isterim,daima etrafa bön bakışlarla bakan Jamie Cook bu konserde hiç yerinde
durmadı.Sürekli bizlere göz kırpan,gitarıyla oradan oraya koşuşturan bir Jamie
vardı karşımızda.
Akustik olarak çaldıkları ‘Cornerstone’ ve ‘Do Me A Favour’
seyircilerle birlikte söylenildi. ‘Are U Mine’ı söyledikten sonra ufak el
sallama hareketleriyle ‘biraz yalvarırsanız,geri döneriz’ mesajı veren grup
sahneden ayrıldı.Diğer konserlerde olanın aksine uzun uğraşlarımız sonu geri
dönmeyen grup,yeterince çığlık attığımıza ikna olmuş olacak ki yaklaşık 10
dakika sonra sahneye geri döndü. Eski şarkılardan biri olan ‘When The Sun Goes
Down’ hep bir ağızdan söylenildikten sonra benim için yeri çok ayrı olan ‘505’ı
da söyleyen grup selamını verip konseri sonlandırdı.Alex son hareket olarak
Wax’lı tarağını en öne fırlatıp sahneden ayrıldı.
Böylece belki de hayatımın en güzel 2 saatini geçirdim.Sizlere şunu hiç
çekinmeden söyleyebilirim,yıllar sonra Arctic Monkeys için yeni dönemin The
Beatles’ı olarak söz edeceğiz.Gerek sahne performansıyla gerekse sempatik
tavırlarıyla her yaştan insanın kalbinde ayrı bir yeri olan grup,uzun süreler
boyunca akıllardan silinmeyecek.Olur da bir gün tekrar bu diyarlara gelirlerse
konserlerini bir kez daha kaçırmak sizi çok üzer şimdiden söyleyeyim.
Yazımı sonlandırmadan önce RnC hakkında değinmek istediğim birkaç yer
daha var müsaadenizle;
·
Arctic
Monkeys’in yeni albümünün adı olup her konserinde arka planı süsleyen kocaman
AM yazısı bu konserde yoktu.Bu arada konser alanına ‘AM var dediler,geldik.’
pankartıyla gelen birkaç arkadaş güvenlikçi ağabeylerden sıkı dayak yemiş diye
duydum.
·
İngiltere’nin
parlayan yıldızı Hurts harikaydı.Glastonbury’de izleyici sayısının azlığıyla
şoka uğrayan Theo,burada tatmin olmuş olacak ki sahnede enfes bir performans
sergiledi.Bu arada kendisi cool tavırlarıyla,puslu ses tonuyla,geriye doğru
taranmış saçlarıyla herkesi kendine aşık etti.
·
Müziği
bırakıp kısa bir süre sonra geri dönen Teoman,konserdeki performansıyla ‘Abi bu
adam eskimez yaaa.’ dedirtti.Ana sahneyi dolduran topluluk tüm şarkılara bağırarak
eşlik etti.
·
Festivalin
en merakla beklediğim gruplarından biri olan Klaxons tek kelimeyle mükemmeldi. Sempatik
tavırlarıyla kendini daha da sevdiren grubu mutlaka canlı olarak
dinlemelisiniz.Benim için festivalin en iyilerindendi.
·
Ellie
Goulding’te dans ettiğim kadar başka bir konserde dans etmedim sanırım.Ekibi
çok sağlam.Konser bir ara Dubstep Party’ye döndü,muhtemelen herkes iç
organlarının yarısını Party Arena sahnesinde bırakıp geri kalanını da The
Prodigy’de dökmek için sakladı.
·
İstanbul’a
kapağı atan Oi Va Voi’u ilk defa canlı izledim.Mutlaka dinlemeniz gereken
gruplardan biri.Solistinin sesi,kemancısının mükemmelliği,basçısının ustalığı
anlatılmaz yaşanır.
·
Jamiroquai
da çok güzel dans ediliyor.Kesin bilgi.
·
The
Prodigy’nin tarzını sevmiyorum. Onun için iyi ya da kötü diye yorum yapma
hakkını kendimde bulmuyorum.Fakat sahneye çıktıkları sırada tüm konser ahalisi
oradaydı,insanlara kafayı yedirttiler.Bu arada sizlere çağrım,pogo yaparken
etrafınızdaki tıfılları da düşünün.Dayak yemiş kadar oldum.
·
Arkadaşlar
tuvaletler diyeyim,siz beni mutlaka anlayacaksınızdır.
·
Otopark,
alandaki rodeo’ya taş çıkartacak türdendi.Arabanın içinde sallanırken kusma
noktasına geldik.
·
Son
olarak Büyük Ev Ablukada’nın Bartu’su ve The Away Days’in Oğuzcan’ı dünya
tatlısı insanlar. Arctic Monkeys boyunca çığlık atmama seslerini çıkarmayıp
bana eşlik etmeleri gecenin en özel anlarındandı benim için.
Not: Arctic Monkeys’in baştan sona çekilmiş konser görüntüsünü
bulamadım.Dream Tv’den kovalamak istemeyip benim amatörce çektiğim instagram
videolarını izlemek isteyenler için; instagram.com/denizzileli
Belieber kızlarına taş çıkartacak üslubuma rağmen buraya kadar
gelebildiyseniz,bana katlandığınız için teşekkür ederim.Bir başka Arctic
Monkeys konserinde,RnC festivalinde görüşmek üzere.
Deniz.