geçtiğimiz gün Melis Alphan,'John Galliano vakası'ndan bahsetmiş Hürriyet'teki köşesinde..Galliano için 'içindeki siyah kuğuyu salıverdi' demiş ve suçlu olduğunu,ama gerekli özür dilendiğine göre Dior'da devam etmesinde bi sakınca görmediğini eklemiş.okur okumaz 'İŞTE BU BEE!' naralarıyla sıraya iki-üç tokat sallayıverdim.yok arkadaş,kabul etmiyorum ben de..getirin Galliano'muzu geri! gerçi iş bitti,Ricardo Tisci tasarımcı koltuğuna oturuverdi ama bilirsiniz işte..
bu arada Tisci'ye lafım yok tabi ama Dior'u Galliano gibi yükseklerde tutabilir mi,orası da pek güzel tartışılır..
her neyse.
Melis Alphan şöyle devam etmiş yazısına;
'Mesele bunun haklı bir ceza olup olmadığı...
Söylediklerinin kabul edilir yanı yok, kabul. Ama telafisi de mi yok?
Burada bence iki nokta var.
Birincisi... Ne kadar iğrenç olursa olsun düşüncelerimizi söyleyemedikten sonra gerçek bir özgürlükten söz edebilir miyiz?
İkincisi... Esas olan suç ve ceza arasındaki oran değil mi? Yani... Zamanımızın en dahi tasarımcısı kovulmalı mıydı, özür dilese yetmez miydi?
Ayrıca bu bir nefret suçuysa eğer...
Galliano'nun, sözleri dışında hakikaten Yahudiler'e karşı bir hareketi olmuş muydu? Yanında çalışanlar arasında Yahudi olduğu için ayrıma uğrayan var mıydı? Yahudi modellerle çalışmıyor muydu?
Bunu ifade özgürlüğünden çıkarıp suç yapan ne? Galliano nefret suçunu teoriden pratiğe döken ne yaptı?
Bunlara bakıldı mı? Hiç zannetmiyorum.'
işte asıl mesele bu.haksızlığa haksızlıkla cevap vermenin adı 'adalet' olmuş gibi bu aralar.hadi hayırlısı.
bi de Dior'a küçük bi uyarı..müşterilere şimdiden hafiften el sallanıla,arkalarından da su döküle.zira Galliano'suz kalan bir Dior'un,hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
XO
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder