13.9.12

Red Hot Chili Peppers in Istanbul!(Konser)


tekrar bi konser kritiğiyle karşınızdayız tataaaaam! tabi ki kritik yine benden değil...az kaldı ciğerlerim,anasını ağlatıcaz konserlerin,telaş yok.bu seferki konuk yazarımız Tuğba Topcu! Damla'yla 8-9 aydır konser için geri sayım yaptıklarına ben şahidim.ve sonunda 8 Eylül geldi,geçti bile.işte bu çoğumuz için gelip geçen geceyi bir de Tuğba'nın ağzından dinleyelim istedim.kendisine çok tenk yu'lar.hadi bakalım dalın santralistanbul'a,Anthony'yle coşmaya!

-burdan itibaren Tuğba'nın cümleleri devreye giriyor-

Yıllardır beklenen grup, Red Hot Chili Peppers, 8 Eylül 2012'de sonunda Türkiye'deydi! santralistanbul'da gerçekleşen konsere 42 bin kişi katıldı. Aylar öncesinden kategori 1'den aldığım biletimle 8 Eylül'ü bekleyen ben, konser günü çok heyecanlıydım. Taksim'den kalkacağı söylenen shuttlelara binmek için gittiğimde, bekleyen çok fazla insan olduğunu ve ortada shuttle da olmadığını görünce, arkadaşlarımla taksiye binip Eyüp'ün yolunu tuttum.

Geldiğimde konser alanının önünde, üzerinde Red Hot 'Chile Reppers' yazan bandanalar satan seyyar amcalar, su ve bira satan abiler, yanlarından geçenlere sessizce 'bileti olmayan var mı?' diye soran karaborsacılar, ve biz RHCP dinleyenleri vardık. Dinleyicilerin yaşlarındaki fark ise göze çarpar cinstendi: Red Hot'ı belki de ben doğmadan önce bile dinleyen amcalar/teyzeler, onların küçük çocukları ve biz gençler olarak bi kaç nesil birleşmiştik. Kapı açılışı 16.00 olan konsere, 15.00 gibi gelip K1 alanının uzunca kuyruğuna girdik, kapının rötarlı açılmasıyla içeri 17'ye doğru girebildik. Santralistanbul'un uzun ve zorlu yollarını geçebildikten sonra konser alanına girdik. 

Sahneye doğru ilerledim ve bir süre sonra şansıma kategorimizin en önünde yerimi aldım. Görüş açım oldukça iyiydi ama malesef aynı şansa K2 ve K3'teki insanlar sahip olamamış. Özellikle K2'nin ortalarından itibaren sahne hiç görünmüyormuş, tabii bu santralistanbul'un uzun ince yapısından, yani organizasyonun yanlış mekan seçmesinden kaynaklanıyor. Sahnede 5 tane led ekran, sahnenin sağında ve solunda ise birer büyük ekran vardı. K3'tekiler için onların kısmına ayrı bir ekran daha koyulmuş. Konser esnasında ekrandan verilen görüntüler oldukça iyiydi, genelde bütün grup üyelerinin görüntüleri tek tek efektlerle verildi,  bazen sahneye bakmayı bırakıp ekranların büyüsüne kapıldım. Ama sahneyi göremeyenler için durum farklıydı, sonuçta canlı konser izlemeye geldiler, onlar için konserin normal olarak ekranlara verilmesi daha doğru olurdu. Bir ara ekranlardan sahne önü kategorisini gösterdiklerinde konsere Avustralya'dan ve Libya'dan gelen insanları gördüm, pankart açmışlardı.
Bu arada biz de konseri beklerken saatlerce ayakta dikiliyorduk. Doğal olarak çok susadık ve yerimizi kaptırmamak için olduğumuz yerden ayrılıp su alamadık. Benim çevremde onlarca insan susuzluktan kırılıyordu, görevlilere defalarca söylendi ama kimse bizi umursamadı. Dağıtılan ufak tefek yapıştırma, çanta gibi hediyelerle, berbat şarkılar çalan djle vakit geçti ve 19.45'te sahneye Athena çıktı. Playlisti en çok bilinen şarkılarından oluşturdukları için herkes eşlik edebildi, Athena RHCP için en iyi seçimdi ve eğlenceli dakikalar yaşattı bize. Tabii bu sırada ekranlar çalıştırılmadığı için durum sahneyi göremeyenler için farklıydı muhtemelen. 1 saat kadar sahnede kaldıktan sonra Athena'nın solisti Gökhan, RHCP'nin kendi müzik hayatlarında da çok önemli bir yer oluşturduğunu da ekleyerek iyi eğlenceler dileyip sahneden indi. Devamında 1 saat kadar daha RHCP'yi bekledik. Veeee sonunda sahnelerdi işte! Bütün grup üyeleri karşımdaydı! 

Konser süresince Anthony biraz mesafeliydi seyirciye karşı ama albüm kaydından dinliyormuşçasına dinledik sesini, mükemmeldi. Flea ise beklendiği üzere bizden biri gibiydi, her fırsatta konuştu, yerinde duramıyordu, hopladı zıpladı, konser boyunca heyecanını hiç yitirmedi ve bize de hiç yitirtmedi. Sadece durup Flea'yı izlemek bile kaçırılmaması gereken bir olaydı.

Ayağı sakat olduğu için sahneye koltuk değnekleriyle çıkan Josh, gitarını oturarak çalmak zorunda kaldı. (Konserin ardından yolda koltuk değneklerini yüklenmiş yürüyen çift, onlar Josh'ın mıydı, bunu okuyorsanız yazın allahsızlar)  Ve Josh üzerine Türk bayrağı tişörtü giyerek bizlere ufak bir jest de yaptı. Chad ise ağır abi tavırlarıyla davuluna geçti, kendi konuşmak yerine onu konuşturdu.

Açılış jam'inden sonra ilk şarkı Monarchy Of Roses'tı. Çalmaya başladığı anda herkes 7-8 saatlik susuzluğunu ve yorgunluğunu unutup zıplamaya başladı. Şarkı bitince Anthony 'Ben Bebek'e taşınmayı düşünüyorum, Flea Galata Kulesi'nin dibinde bir daire tutacakmış; Chad -neden bilmiyorum ama- Anadolu Yakası'nda, Josh da nehir kenarında bir karavanda yaşayacakmış' diyerek İstanbul'u beğendiklerini belirtti. (Nehir derken Boğaz'ı kastediyordu, Türkiyeye gelen ünlüler tarafından anlaşılamamak Boğaz'ın kaderi) Dani California ve Can't Stop'la devam edince de coşku giderek arttı.

Scar Tissue başlayınca tempo düştü, konserin ilk heyecanından çıkıldı, şarkının havasına kapıldık ve insanlar duygusallaştı gibi geldi bana.'Red Hot konserinde miyiz? Gerçekten mi?'


Look Around'la devam edince tekrar havaya girdik ama ardından çalınan If You Have To Ask'a seyircinin katılımı bariz biçimde azaldı, kimsecikler bilmiyordu şarkıyı. Çalınmasını hiç beklemediğim bir şarkıyla, Charlie'yle, devam ettik. Ben bu sırada çıldırmaya ara verip özellikle Chad Smith'in bateri çalışını izledim ve tekrar hayran oldum ona. 

Hard to Concetrate'te güzelce dans ettikten sonra yeni albümün ilk klip şarkısı The Adventures of Rain Dance Maggie'yi duymaya başladık, bu sefer sadece seyirciler değil Josh da coştu, sakat ayağına rağmen kalkıp bir süre ayakta çaldı. 

I Like Dirt'ü de dinlememizden sonra büyük bir sürprizle karşılaştık. Flea 'Bu an siz Türk dinleyicilerimiz için özel bir an olacak çünkü şarkımızı bir Türk müzisyen arkadaşımızla beraber çalacağız: İlhaaaaaaaan!' dedi ve sahneye elinde saksafonuyla İlhan Erşahin'i geldi. Gerçekten özel bir andı, Did I Let You Know'da gruba eşlik ettikten sonra Flea'yla tokalaşıp sahneden inen İlhan'ın ardından çığlıklar koptu.
Hemen ardından konserde seyircinin en çok katıldığı şarkı geldi: Under The Brigde. Çoğunluk şarkıyı ezbere bildiği için ortalık inledi diyebilirim. Unutulmaz  dakikalardı. Dosed'ın intro kısmını çalıp devam ettirmeden Higher Ground'a geçildiğinde konserin yavaş yavaş sonuna geliyorduk ve insanlar birbirine ' Cidden Otherside ya da Snow çalmayacaklar mı?' diye sormaya başladılar. Bu iki klasiğin olmaması herkesi çok üzdü ama Californication gibi bir klasikle de devam ettik konsere. 
Bis'ten önceki son şarkı By The Way'di, çaldıktan sonra sahneden ayrıldılar (bu sırada bazı insanlar da alandan ayrıldı). Kısa süre sonra Chad ve Mauron(grubun perküsyoncusu) tekrar açılışı yaptı, Flea amuda kalkarak sahneye girdi ve gitarına kadar ellerinin üstünde gitti.(Bu adam bi harika!) Suck My Kiss, Soul to Squeeze ve Give It Away'i çaldılar. Kapanış jaminden önce Anthony hepimize teşekkür edip sahneden ayrıldı. Josh yine ayağa kalktı ve bu sefer sağlam ayağı üzerinde seke seke Fleanın yanına gelip kendini yere attı, herkesin gönlünü fethetti. Mükemmel bir kapanış jam'i yaptılar. Flea  'barış' temalı bir konuşma yaptı, normalde pek konuşmayan Chad de geldiğimiz için teşekkür etti ve böylece bu harika konser bitmiş oldu.

Çıkıştaysa bizi bazı tatsızlıklar bekliyordu. Organizasyonu yapan Pozitif düşüncesizlikle hiçbir yere çıkış tabelası ya da görevli yerleştirmediği için insanlar önlerindeki insanları takip ederek nereye gittiklerini bilmeden ulaşmaya çalıştılar çıkışa. Binlerce insan çıktıktan sonra toplu taşıma aracı ya da taksi bulamadı(ben de dahil olmak üzere) ve saatlerce yürümek zorunda kaldılar bir araca binebilmek için. Aslında organizasyonda daha bahsedilecek bir çok eksiklik vardı ama bu gece Pozitif'in değil RHCP'nin gecesiydi, ve RHCP harikaydı. Hayatımın en güzel gecelerinden birini yaşattıkları için hem Red Hot Chili Peppers'a hem de bütün Pepper'lara teşekkür ederim. İyi ki bizimleydin Red Hot!

P.S:görseller alıntıdır.

Hiç yorum yok: